Artık bir birliğimiz var. Bir ismimiz yok, birçok ismimiz var. Hayalciler... Sıfırlar... Varolmayanlar... Yoklar... Yarım yamalaklar... Hayalperestler... Olmayanlar... Hiçler... -Doğu Yücel (Var0lmayanlar)

31 Ocak 2018 Çarşamba

Momo - Michael Ende


Hiç bir şeye, en çok da kendine zamanı olmayan insanlarız. Her şey biraz zaman ayırsak düzelecek ama ayıracak zaman yok. Günümüzün mottosu bu; Ah bir vakit bulsam...

Momo modern dünyanın doğurduğu ihtiyaçları minimum seviyede karşılayan hayatıyla şu an kimsede olmayan bir lüksün içinde yaşamaktadır. İstediği kadar zaman. Karşısındakini tüm dikkatiyle dinlemeye, oynadığı oyunu sıkılıncaya kadar oynamaya, şehrinin sokaklarını çevresini izleyerek dolaşmaya yetecek kadar zamanı var. Yetişecek bir işi yok. Yapması gereken tek şey bulunduğu anı yaşamak. Dolayısı ile mutludur Momo.

Momo'nun şehri orta halli geçinip giden, zamanı olan mutlu insanlarla doludur. Ta ki duman adamlar zamanlarını yani yani mutluluklarını çalınana kadar. Birden bire her yeri saran asık yüzlü telaşlı insanlar, yaptıkları şeyi neden yaptıklarını unutup, sadece yapmaları gerekeni kabul ederek, kendilerine, çocuklarına, çevrelerine asla dikkat etmeden yaşarlar. Kendilerini, hayatlarını ve işlerini sevmeyen insanlar çıkar ortaya.
"Bir gün yeterince param oluğunda, zaten bu mesleği bırakıp başka işler yapacağım."
Nasıl? Tanıdık değil mi?
Bu süreçten en çok etkilenenler çocuklar olur. Çünkü onların da Momo gibi yetişecek işleri yoktur ve yeni hayat düzeni onlardan ailelerinin ilgisini çalmıştır.  Zaman hırsızlarının en zayıf noktası hayaller ve çocuklardır. Bunu engellemek için türlü türlü oyuncak geliştirirler. Çocukların hayal kurmasına izin vermeyen kendi kendine oynayan her şeyi planlanmış mükemmel bebekler, arabalar, trenler. Momo'yu el altından uzak tutmak için duman adamların gönderdiği "harika bebek Bibikız", bu oyuncakların çocukların ruhunu nasıl kirletmeyi hedeflediğini gösteriyor.

"Günaydın. Ben harika bebek Bibikız'ım."
"Ben seninim. Bana sahip olduğun için herkes seni kıskanacak."
"Ben daha başka şeyler istiyorum."
İşlevi oyun yerine pahasıyla veya teknolojisi ile çocuğa bile statü kazandırmak olan oyuncaklar. Oyuncağın oynamak için sunduğu düzen, duman adamların istediği geleceğe çocukları hazırlıyor. Daha fazlası için dur durak bilmeden çalışmak.

"Maksimum zaman tasarrufu" tek düze hayat gerektirir. Bireylerin birey olarak bir şey ifade etmediğini şehrin değişen mimarisi çok güzel açıklar.
"İçlerinde oturacak kişilere uygun olup olmadıklarına bakılmadan herkes içn örnek evler yapıldı. Aslında her aileye ayrı bir model yapmak gerekirdi ama tek tip evler hem ucuz oluyor hem de çok daha kısa zamanda bitiriliyordu... Bu tek tip yollar ufka kadar dayandılar. Tıpkı düzgün bir çöl gibi! Burada yaşayan insanların hayatları da aynı şekilde düzgündü." 
Bireysel farklılığın yok olduğu sadece kazancın değer aldığı, mutluluğun yok olmaya yüz tuttuğu bu dünya için işler daha kötü bir yere gitme potansiyeli taşımaktadır. Zamanın zehirlenmesi ile dünyaya yayılabilecek bir hastalık; Ölümcül can sıkıntısı.

***

Stephen King'in romanından uyarlanan Room 1408 filmi 2 sona sahiptir. Seyirci önce kötü sonu görür ama kötü sonlar Hollywood için tercih edilir bir fikir olmadığından alternatif son sahnesi var filmin. Hangisinin gerçek son oluğu seyircinin takdiri.
"Ben size bütün bunları olup bitmiş gibi anlattım. Oysa olacakmış gibi de anlatabilirdim."
Bence Momo insanlığın zamanını kurtaramadı.  Bir araya gelen çocuklar teknoloji harikası tabletleri yoksa oynayacak oyun bulamıyor. Saatlerce oyun üretip eğlenmek yerine hep birlikte sıkılıyorlar. Tatilde yüzme saati, kahvaltı saati, zumba saati diye diye kafalarına  göre değil yine bir programa bağlı hareket ediyor insanlar. Tatil köyüne gidemeyip evde kalanlar planladıkları işleri yetiştiremediklerinden yakınıyorlar. Evine zaman ayıran kendine vakit ayıramıyor. Çünkü tatil diye sundukları 1 veya 2 hafta, ağzımıza çalınan bir parmak baldan ötesi değil. Kendilerine ait zamanı ne yapacağını bilemeyen çocuklar ve kendilerine ait bir zamanı olmayan yetişkinlerle yaşadığımız dünyada, hep daha fazlasını hayal edip, 30larımıza gelmeden emeklilik hayalleri kurmaya başlıyoruz. Duman adamların hapsettiği zaman çiçekleri ya hepimize yetmedi ya da hala kurtarılmayı bekliyorlar.