Artık bir birliğimiz var. Bir ismimiz yok, birçok ismimiz var. Hayalciler... Sıfırlar... Varolmayanlar... Yoklar... Yarım yamalaklar... Hayalperestler... Olmayanlar... Hiçler... -Doğu Yücel (Var0lmayanlar)

24 Mart 2015 Salı

Daha - Hakan Günday [8/10]

Uzun zamandır kitaplığımda bekleyen ama bir türlü okumaya fırsat bulamadığım Daha, en sonunda okundu. Uzun zamandır, keşke okumasaydım dedirten kitaplar okuyordum. Biter bitmez unutmak istediğim kitaplar olduğundan hiçbirinin eleştirisini burada yapmadım. Ne yalan söyleyeyim, kızdım kendime. Bir daha böylesi uzun aralar vermeyeceğim. Özlemişim yazmayı :)

Bir "Hakan Günday okuma süreci klasiği" olarak elimden düşürmeden okudum. Ne yaparsam yapayım aklımda Gaza vardı. Dolayısı ile sınav döneminde okumamanızı salık veririm. Notlarınızda düşüş yaşamınızı istemem :D 

Kitap 9 yaşındaki bir çocuğun 20'li yaşlarına kadar geçen sürecini anlatıyor ama Gaza benim gözümde hiç büyümedi. O hep 11 yaşındaki insan kaçakçısı Gaza'ydı. Sadece 11 yaşına kadar büyüdü. 15'inden sonra ise hayat durdu. 

Gaza'nın babası Ahad bir insan kaçakçısı. Bahçelerindeki depoya her yıl 1000'in üzerinde bazen 8'li bazen 30'lu gruplar halinde insan akın ediyor. Hepsi en fazla 15 gün kalıyor. Adını öğrendiğimiz her insanın Gaza üzerinde bir etkisi var. Sadece adını öğrendiklerimiz tekrar karşımıza çıkıyor. Gaza oldukça ilginç bir karakter. Büyük bir kalbi var. Aynı zamanda taştan bir kalbi var. Bir Afgan'ın ona verdiği kağıttan kurbağayı yıllarca saklayacak kadar vefalı iken, bir depo insana zevkleri uğruna işkence edecek kadar katı yürekli. İnsanlığa sığmayan, iğrenç davranışlarına rağmen, Gaza'yı asla yargılayamıyorsunuz çünkü hikayesini biliyorsunuz. Çünkü babası bir katil olmasaydı. Gaza doğmayacaktı...


Kitabın hoş yanı Rönesans resmindeki dört temel tekniğe bölünmüş olması. Sfumato, cangiante, chiaroscuro, unione. Kitap mı bölünmüş yoksa Gaza'nın 20 küsur yıllık hayatı mı bilemedim ama oldukça yaratıcı bir "bölümleme" tekniği olduğunu düşündüm.

Kitabın en sevdiğim diğer bir noktası boşuna uzatılan hiçbir olayın olmayışıydı. Kitap bittiğinde "Şu detaydan niye bahsetti ki?" dediğim hiçbir şey yoktu. Tek sıkıntısı daha önce okuduğum Hakan Günday kitaplarındaki tadın aynısını vermeyişi. Evet tokat gibiydi ama sadece sarstı, büyüleyemedi. Belki de alıştığım içindir o büyüye. Belki biraz da morfin sülfat.

Hakan Günday kitaplarında  görmeye alıştığımız "her cümlesi aforizma" tarzı yazının biraz törpülenmiş olması ayrı bir güzellik bence. Hiç yok değildi tabi ama boğmayacak düzeydeydi. Dolayısı ile büyülememiş olsa da güzelliğinde fazla bir şey kaybetmemiş. Verdiğini zamana ve paraya acımayacağınıza emimin.
"Dünyanın en çaresiz çocuklarına en büyük hayalleri kurduran, umut denilen o dpğal felaketten nefret ediyordum!"
 "-Devlet mi öldürecekti?
 -Devlet bir kelimedir, Gaza. İnsanlar öldürür."
"Ağladım. Hem e istediğim kadar! İnsanın gerçek özgürlüğü buydu: İstediği kadar ağlayabilmek." 

Keyifli okumalar :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder